14 Şubat 2013 Perşembe

EDINBURGH

                                                  EDINBURGH

Edinburgh'ya (Edinbra diye okunuyor) gidip döneli altı ay oldu fakat ben ancak fırsat bulup yazmaya başladım. Seyahatimi 23-27 Ağustos 2012 tarihleri arasında yaptım.  Gitmeden çeşitli kaynaklardan epeyce araştırma yapıp bilgi toplamıştım. Bu arada seyahat notlarını yazan bütün gezginlere teşekkür ederim. Hepsi de çok faydalı oldu.
Edinburgh'da uçaktan indiğimde hava sıcaklığı tahmin ettiğim gibi  12 dereceydi. Gümrükten geçip bavulumun içinde en üste koyduğum kabanımı üzerime giydim. Havaalanında VisitScotland yazan mağazadan gerekli haritaları ve şehir içine doğrudan ulaşım sağlayan Airlink otobüs biletimi gidiş dönüş olarak aldım. (6 Sterlin.) Bu otobüsler havaalanı çıkışında hemen solda, mavi renkli ve üzerlerinde "Airlink" yazıyor. Otobüslerin sol tarafında koltuklar var, sağ kısım ise bagajlara ayrılmış. Waverly tren istasyonunun da bulunduğu şehrin tam merkezine götürüyorlar.  


Edinburgh'da şehir içi otobüslerinde şöförün yanındaki bir makinaya para atıyor ve biletinizi alıyorsunuz. Eğer fazla para attıysanız üstünü vermiyor, bu yüzden bozuk para bulundurmak gerekiyor. En güzeli günlük bilet almak. Bir gün içinde defalarca binebiliyorsunuz ve şehir turu(hop on hop off) otobüslerinin de gittiği her yöne seferleri var. İnternette Edinburgh otobüs numaralarını ve güzergahlarını gösteren çok faydalı bir site var. Oradan seyahat öncesi ya da varıştan sonra rahatlıkla bilgi alabilirsiniz. Eminim çok işeyarayacaktır(http://lothianbuses.com/) 

Edinburgh havaalanında otobüs duraklarının bulunduğu yerden de tarife almak mümkün.


                           NATIONAL MUSEUM OF SCOTLAND


 Edinburgh'da 4 gün kalacaktım. Vaktimi çok iyi değerlendirmek istediğimden otelime yerleştikten hemen sonra  National Museum of Scotland'a gittim. Müze 10.00 ve 17.00 saatleri arası açık. Giriş ücretsiz. İskoçya'nın kuruluşundan bu yana (yeryüzü oluşumu dahil) ulusal tarihine ait ne varsa; heykeller, resimler, savaş aletleri, eski ahşap eserler, taş eserler, F1 pilotunun arabasına kadar bu müzede görmek mümkün.
 






 




                                                           




Edinburg İskoçya'nın başkenti.  Şehir Old Town ve New Town olarak ikiye ayrılmış. Ortadan Princess Street caddesi geçiyor. Otelimi Old Town'da seçtiğime memnun oldum. Çoğu görmek istediğim yerler yürüme mesafesindeydi. Havaalanından çıktığım andan itibaren şehrin dokusuna gerek binalar,  gerek temizlik gerekse de yeşillik olarak hayran kaldığımı itiraf etmeliyim. Edinburgh gerçekten görülmeye değer masal gibi bir şehir. Masal dediysem iyi ve kötü masallar da olabilir tabii ki. İskoçya'nın cadı öyküleri ile ilgili o kadar yazı okudum ki Edinburgh'da bu konuyla bağlantılı  olan hiç bir gezi ya da tura katılmamaya karar verdim.

                                          
                                                  ROYAL MİLE

İkinci gün Edinburgh Kalesi ile başlayıp Holyroodhouse (Eski kraliyet sarayı) ile son bulan Royal Mile'a (Kraliyet Yolu) gitmeye ve mekanları sırayla gezmeye karar verdim. Sabah erkenden Edinburgh kalesine gittim. Saat 10.00'da açıldığından sokaktaki kafelerde kahvaltı etmeye vaktim oldu. Kale şehrin tam ortasında yüksek bir tepenin üstünde kurulu. Neredeyse sembol konumunda.


                                                             
Kalenin girişinde dünyaca ünlü Edinburgh Askeri Bandosunun gösteri yaptığı alan.


                                                              
                                                                         
                                        CAMERA OBSCURA
Kaleden çıktıktan sonra aynı yol üzerinde Camera Obscura binasına giriyorum. Burası çeşitli illizyonist görüntülerin sergilendiği eğlendirici bir mekan. Siz de uygulamalara dahil olabiliyorsunuz.




Çıkışta  çeşitli ürünler satan sağlı sollu  mağazalar var. Hiç şüphesiz en meşhurları İskoç viskisi ve İskoç ekose ürünleri satanlar. Çok sayıda ekose desen rengi var. Bu renklerin, üretim yapan aile şirketlerinin özel renkleri olduğunu sonradan öğreniyorum. Kilt, İskoçların milli giysisi. Kendi özel günlerinde giyiyorlar. Bir de turistlerin ilgisini çekmek için garsonlar ya da sokaklarda gayda çalanlar giyiyor

 
Royal Mile'da gezmeye devam ediyoruz. Ortalara doğru caddenin adı High Street oluyor. Sağda St. Giles Katedrali bulunuyor. 1100 yıllık bir katedral ve vitraylarıyla meşhur. Giriş ücretsiz fakat birkaç yerde bağış kutuları var, içine bir miktar para bırakabilirsiniz.

                                               St. GILES KATEDRALİ 



                                                     St. Giles
                                         

                                               JOHN KNOX HOUSE-MUSEUM
 Biraz daha caddenin aşağısına doğru solda  İskoçların protestan lideri John Knox Evi-Müzesi bulunuyor. İçi değişik bölümlerde sergi halinde J. Knox'un yaşamını vurguluyor. Çalışma odası, yaşam odası, masası, kitap ve belgeleri vbg. Giriş ücretli. 5 pound.



                                                   

                                              PALACE OF HOLYROODHOUSE


Ve Holyrood House Sarayı. Royal Mile caddesinin  en sonunda bulunan bu saray İskoçya'nın Eski Kraliyet Sarayı. Giriş ücretli. Kraliyet yaşamına dair fikir veren ilginç bir mekan. Bence muhakkak görülmeli. ( http://www.royalcollection.org.uk/visit/palaceofholyroodhouse)






                       Hollyrood Parkının içinde bulunan Arthur's Seat tepesi.
                 
                               Arthur's Seat (uzakta görünen tepe)

 Sarayın bulunduğu Holyrood Parkta yürüyüp Arthur's Seat denilen tepeye çıkıp şehri seyredebilirsiniz. Ben seçimimi Calton Hill'den yana kullandım.

                                         CALTON HILL TEPESİ
                                                 


                                                         Gözlemevi


                                            NELSON ANITI
                Savaşlarda ölen İskoç askerleri için yapılmış ulusal bir anıt.

                                                









Edınburgh festıvali nedeniyle çok sayıda etkinlik açık ve kapalı mekanlarda gerçekleştiriliyor.

                                     SCOTT MONUMENT (Scott Anıtı)


Royal Mile'da Rob Roy, Ivanhoe gibi ünlü eserlerin yazarı Sir Walter Scott anısına yapılmış anıt. Çok yüksek oluşundan mı yoksa renginin iyice siyaha yaklaşmış olmasından mı bilmem görünümü beni rahatsız etti.

                                              

                                   SCOTTISH NATIONAL GALLERY

 Sanat tarihine  meraklı olduğum için iki kez gezdiğim müze.  Rembrandt, Vermeer, Tizian, Monet ve tabii ki İskoç sanatçıların tablolarının bulunduğu resim müzesi. Resim çekmek yasak.  Fikir versin diye netten iki tane ekledim.
                                                       Yumurta pişiren kadın -Velasques
  Otoportre-Rembrandt
                               

                                     ROYAL BOTANIC GARDEN

Üç saatte ancak bir kısmını  gezebildiğim büyüleyici bir bahçe. Giriş ücretsiz fakat içerideki seraları da gezmek isterseniz 5 pound ödüyorsunuz ki gezmeye değer. Hatta en ilgimi çeken yer seralar oldu. İçeride dünyanın her tarafından değişik bitkiler yerel iklim koşullarında yetiştirilip korunuyor. Örneğin kabanınızla bir serayı gezerken, tropik bitkilerin olduğu bölüme geçince aşırı sıcak ortamdan terleyebiliyorsunuz
                                                   




                                            HIGHLAND TURLARI

İskoçya'ya gidip de "Highland"leri (yüksek yeşillik topraklar) görmeden dönmek olmaz. Bunun için çeşitli tur şirketleri var. Çoğu da Royal Mile caddesi üzerinde. Ben Türkiye'den gideceğim tur şirketini ve turumu araştırıp kararımı vermiştim.( http://www.scotlinetours.co.uk/)  Scotline Tour'un bir gün süreli "Loch Lomond ve Trossachs" gezisine katıldım. Amacım aynı zamanda Glasgow'u da görmekti. Şehirde fazla durmadık ama genel olarak görmüş oldum. Tur otobüsüyle limana kadar gidip tekneyle Britanya'nın en büyük tatlı su kaynağı olan Lomond gölünü geziyorsunuz. Gerçekten çok zevk aldığım bir gezi oldu. Göl kıyısındaki şatolar, ağaçlar, hiç boşluk olmamacasına uzanan yeşillikler hoş bir görünüm yaratıyordu.








                                                ..ve STIRLING KALESİ
 İskoçya'nın bağımsızlık savaşları sırasında kilit konumunda olan Stirling Kalesi, İskoçya'nın tarihsel olarak en önemli mekanlarından biri. Stirling'de yüksek bir tepenin üzerinde kurulmuş. Kaleyi gezerken o zamanki dönemin kostümleri içinde rehberler size bilgi veriyorlar. Özellikle kale mutfağının cansız mankenlerle ve özel dekoruyla yansıtılması ilginç olmuş.









                                            
                                         
                             OCEAN TERMİNAL ALIŞVERİŞ MERKEZİ

Edinburgh'da deniz kıyısında, içinde çeşitli mağazalar ve restoranlar bulunan alışveriş merkezi. Yemek yemek için ideal bir yer fakat çok erken kapanıyor. Akşam 17.00 gibi neredeyse yiyecek servisi  yapılmıyor. Buraya şehir içinden otobüsler düzenli olarak çalışıyorlar. Bitişiğinde ilk kraliyet yatı olan Britannia bulunuyor. İçinde restoranı var ve ziyaretçilere açık.

Yemek deyince İskoçya'nın ünlü yemeği "Hagis"ten de bahsetmek gerekecek. Hagis için "koyunun iç organlarının kıyma halinde çekilip pişirilmesi" diye bir tanımlama duymuş ve "asla yemem" demiştim, fakat tatmak gerekiyormuş. Lezzeti güzel. Şöyle söyleyebilirim; pişirildiği mekana göre! Eğer iyi bir yerde yiyorsanız memnun kalıyorsunuz aksi halde tam tersi. Aynı ülkemizdeki gibi.

Ben New Town'da "The Canon Doyle" adlı küçük,  güzel bir restoran-pub'da hem "hagis"i  hem de Avrupa'nın en güzel eti denilen İskoç bifteğini tattım. Biftek, Paris'tekilerin aksine biraz sertti ama lezzetliydi.



                                                                       
                                                        İskoç bifteği


                                                           Hagis

Edinburgh'da gezmek için neredeyse hiç taksiye binmedim desem doğru olur. Genellikle yürüdüm, uzak yerler için de otobüsleri kullandım. Şehirde metro yok fakat tramvay için New Town kısmında çalışmalar başlamıştı. Bence Edinburgh'yı rahatlıkla yalnız başınıza gezebilirsiniz. Öncede gezilecek yerler hakkında biraz bilgi edinmeniz yararlı olur. Çünkü insanın baktığına anlam yüklemesi sahip olduğu bilgisi kadar oluyor. Şehirdeki görülecek mekanlar çok fazla aralıklı değil ve  bu eski, tarih kokan sokaklarda yürümenin her saati çok zevkli. Tabii yanınızda bir şemsiye ve yağmurluk bulundurmanız şartıyla. Ne zaman yağmur yağacağı hiç belli olmuyor. Ayrıca  nazik ve yardımsever İskoçyalıları da unutmayacağımı belirtmek isterim. Kazara ben çarpıyorum, önce onlar özür diliyorlar. Çok kibarlar.
 
                                            Şirin İskoç Taksileri
                      


                                         
                                         İskoçya Parlamento Binası



1 yorum: